24 Eylül 2013 Salı

gidemediğim ankara sokaklarının gece yarısı kıç donduran soğuğunda yazayım isterdim satırlarımı.fakat mümkün olamıyor pek.
ne yazık ki böyle zamanlarda hep yazmak isterim. içim çıksın isterim dışıma, beceremesem de.
belki belki bir mabel matiz şarkısından ya da bir neşet ertaş türküsünden etkilenip oturdum buraya. -kitap da olabilir.- hatırlamıyorum. ama hüznüme yenik düşmüş olmalıyım.
bu gece uzakta olan dostuma hitap etmek isterim.
öncelikle, seni çok özledim. gülüşlerininin kulağıma yankısını özledim. anne sıcaklığını özledim.
her neredeysen, bilmiyorum, çık gel artık. bu ayrılık fazla uzun.
bana hep kızardın, duygusal sulu gözlü bir balığım diye. sen yoksun ya şimdi, içimde şelaler var, çağlayan.
özledim.
kim bilir hangi evin penceresinde tütüyor dumanın. acaba ağlıyor musun yine.
benim uyuduğumu sanır içindeki yağmuru boşaltırdın geceleri. duyardım seni.
seni çok özledim.
buralarda gülümsemeler birkiyor arkadaş, çıkmıyor şu dudaklardan.
diyeceğim o ki, özledim.

5 Eylül 2013 Perşembe

soruyorum sana, bir sürü tanışmanızı anlattığın cümleler kurdun, hayal ettin eyvallah da tanışamadın be kardeş, onu napıcaz?
huh, uzun soluklu bir cümle ardından upuzun paragraflar yazmayı isterdim esasen. tasarladığım o tanışma gününden bahsetmek isterdim mesela. yada onu gördüğüm ateşbaşlarından. yanan ateşlerden. kavuran gün sıcağının 2 saat içinde sağanak yağışa bıraktığı hava durumlarından...
böyle şeyleri arkada hüzün rüzgarları esiyorken duygu senfonisin arasında kaybolup, yapmayayım. beceremem.
iyi geceler.