22 Nisan 2014 Salı

Şuraya iki kelam bir şey karalayasım geliyor. Eskisi gibi anlatmak istiyorum her şeyi. Bu kadar kabuğuma çekilmek bana yük geliyor. Konuşmadıkça içime kusuyorum her şeyi.
Gözümde yaşlar var, başımda olmadık dertler... Dermanım yok, susma durumuna dahi mecalim yok.
Yüreğimdeki ağırlığın da benimle geleceğini bilmesem, inan çekip gidicem. Ama ilk başta yüreğimi söküp atmam gerekli.
Bitmeyen, dolmayan, yerine hiçbir şey konmayan, elle tutulamayan özlemler var. Anılar gözümün önünde film şeridi. Deniz bile yitirdi dalgasını. Söylemek isteyip de diyemediğim şeyler yüreğimi dağladı.
En iyisi ben susayım tekrardan, siz varın şarkıyı dinleyiverin.
Benden de bir çay koyun yanına.
Selametle.

13 Nisan 2014 Pazar

Özür dilerim dede.
Yıllardır bir çocukluk edip, sana küsüp, yanına hiç gelmediğim için özür dilerim. Fakat, henüz anladım mecburiyetten bırakıp gittiğini. Yoksa bilirim, insan küçücük torununa kıyıp da gidemez, bırakamaz ki onu.
Tam 13 yıl oldu dede, saçlarıma ellerin değmez olalı. Sesin, silüetin bir bir kayboldu. Annem bahsetmediği sürece seni hatırlamam öyle zorlu ki...
Yıllar sonra takat bulup ancak gelebildim yanına. Nasıl da çiçekler yeşermiş şimdi. Fakat belli ki burada sana iyi bakmıyorlar. Oysa o ağacın yükü kaldırılamaz ki...
Ah, dede. Beyaz sakallarını sevmeyi öyle özledim ki. Ya ağladığım için aldığın çikolataları... çokonat. Senin en sevdiğim çikolataydı.
Yanıma gel dede nolursun, bir kerecik rüyama misafir ol. Benim ettiğim gibi sen de çocukluk etme, sen kocamansın.
Babamdan bile çok sevdiğim adam, beni senin yanına gömsünler!