16 Temmuz 2014 Çarşamba

çünkü en çok unutulmak acıtır insanı

-ben seni arayacağım, öptüm
Dedi.
Bir daha da konuşmadık.
Neden bir insan öper ki bir daha aramayacağı birini, bilmem. 
Ya da neden bir insan sonradan konuşmayacağı birini sever?
Siz hiç mi özlemiyorsunuz, yaşanan anın güzelliğini?
Ben özlüyorum. Saçlarını, ellerini, sarıldığımda hızlıca çarpan kalbini ve kokunu.
Kokunu…
Kahretsin, öyle de çok geliyor ki burnuma. Kılıçtan keskin sanki.
Alışırım demek istemiyorum.
Kokuna duyarsızlaşmak istemiyorum.
Ben istemiyorum unutmayı seni.
Ama sen de unutmasan olmaz mı?
En çok unutulmak acıtır insanı bilir misin? Bilmezsin.

Nereden bileceksin ki.

10 Temmuz 2014 Perşembe

Güzel hayaller kuruyoruz, peki ya sonra?
Uykusuz gecelerde bir iki güzel şarkı dinleyip, biraz sigara içip, biraz da sevgi sözcükleri ekleyerek bir anda mutlu oluveriyoruz.
Bazen düşünesi gelmiyor insanın sabaha nasıl çıkacağını.
Kendini kaptırmak istiyor anın büyüsüne, doğruluğunu sorgulamadan konuşulan yalanların.
Biraz güvende hissedince, yelkenlerimiz iniveriyor suya.
Okşanınca saçlar, insan sevildiğine kanmak istiyor.
Biraz da güçlü bir bedene gücünü teslim etmek istiyor.
Sarılmak öylesine güzel ki, sonrasında ayrılık olmasa
Anlık sevgiler öylesine güzel ki, sonrasında yitirilen saygılar olmasa

Ve gülmek öyle güzel ki sonunda ağlamak olmasa.

22 Nisan 2014 Salı

Şuraya iki kelam bir şey karalayasım geliyor. Eskisi gibi anlatmak istiyorum her şeyi. Bu kadar kabuğuma çekilmek bana yük geliyor. Konuşmadıkça içime kusuyorum her şeyi.
Gözümde yaşlar var, başımda olmadık dertler... Dermanım yok, susma durumuna dahi mecalim yok.
Yüreğimdeki ağırlığın da benimle geleceğini bilmesem, inan çekip gidicem. Ama ilk başta yüreğimi söküp atmam gerekli.
Bitmeyen, dolmayan, yerine hiçbir şey konmayan, elle tutulamayan özlemler var. Anılar gözümün önünde film şeridi. Deniz bile yitirdi dalgasını. Söylemek isteyip de diyemediğim şeyler yüreğimi dağladı.
En iyisi ben susayım tekrardan, siz varın şarkıyı dinleyiverin.
Benden de bir çay koyun yanına.
Selametle.

13 Nisan 2014 Pazar

Özür dilerim dede.
Yıllardır bir çocukluk edip, sana küsüp, yanına hiç gelmediğim için özür dilerim. Fakat, henüz anladım mecburiyetten bırakıp gittiğini. Yoksa bilirim, insan küçücük torununa kıyıp da gidemez, bırakamaz ki onu.
Tam 13 yıl oldu dede, saçlarıma ellerin değmez olalı. Sesin, silüetin bir bir kayboldu. Annem bahsetmediği sürece seni hatırlamam öyle zorlu ki...
Yıllar sonra takat bulup ancak gelebildim yanına. Nasıl da çiçekler yeşermiş şimdi. Fakat belli ki burada sana iyi bakmıyorlar. Oysa o ağacın yükü kaldırılamaz ki...
Ah, dede. Beyaz sakallarını sevmeyi öyle özledim ki. Ya ağladığım için aldığın çikolataları... çokonat. Senin en sevdiğim çikolataydı.
Yanıma gel dede nolursun, bir kerecik rüyama misafir ol. Benim ettiğim gibi sen de çocukluk etme, sen kocamansın.
Babamdan bile çok sevdiğim adam, beni senin yanına gömsünler!

13 Aralık 2013 Cuma

çok fazla istedim, çok...
gelsin, yanımda olsun, yalnızlığıma ortak olsun, beraber susabilelim ama çocuk parklarında kaydıraktan da kayabilelim istedim. yalnızlığıma ortak olmak dışında her şey vardı. bana karşı, sevgime karşı müthiş bir saygısı olmasına rağmen, beni kırmaktan hiç çekinmezdi.
karşıdan karşıya geçerken beni kollar, otobüse binmeden önce sarılır, kulaklığımı paylaşır ama beni sevmezdi. en azından benim gözümle sevemezdi.öyle ki, bana selam vermediği zamanlarda gizlice bir köşeye siner ağlardım...
haftalar ayları kovalerken görüşmelerimiz haftada bire düştü, buluşabilme nedenlerimiz kainat tarafından kısıtlandı. vazgeçmedim. ondan vazgeçemedim.
sonra yine kainat tarafından şehirlerimiz ayrıldı. hayatlarımız arasına uçaklar girdi. farklı çatıların altındaydık artık. tanıştığımız, onuştğumuz insanlar farklılaştı. her sabah müzik dinleyerek yemek yediğim insan artık sadece resmi tatillerde görebileceğim birine dönüştü.
o gidince bir baca temizliği yaptım. saplatılarımdan kurtulmak istedim belki de.
bunu söylemek zor bir şey belki ama ben onu sevmeyi bıraktım. unuttum.
zamanın getirdiği şeyler farklılaşmaya başladı.farklı şeylere üzüldüm, farklı kişilere karşı kırılgan olmaya başladım.
umudum tamamen söndü derken,
bir merdiven altında adam, sevdiğini söyledi. refleks vari "bende" dedim.
neden dediğimi bilmiyorum.
üzgünüm ama bilmiyorum.
her neyse
demek istediğim eğer tükenmiş bir umudunuz ya da inancınız varsa, tükenen şeyler gerçekleşmeye başlıyor
ama bu sefer de siz istemiyorsunuz.
zaten ne zaman istediklerimiz vakit varken oldu ki.
iyi geceler dostlarım.
zamana bırakın

23 Ekim 2013 Çarşamba

çıkartıp bir bir astım yarım kalmış sevdaları askılara.
şimdi öylece, o kapalı dolapta duruyor.
arada unutuyorum giymeyi
tabi her şeyin bir sonu var

18 Ekim 2013 Cuma

nar lekesi

bu gece bir nar lekesi gibi yüreğime işleyen o koca adamdan bahsetmek istiyorum. istiyorum çükü içimde patlamaya hazır volkan var.
gecenin ortasında alıştığım o koca yalnızlığı darmadağın eden adam, neden geldin, nerden çıktın, inan bilmiyorum. adının harflerini duyunca yüreğim hopluyor. doluyorum. ırmaklar nehirler biriktiriyorum içimde. sen oluyorum ve tutuyorum ellerimden.
burnumda ttütüyor nefesin. sonra nefes alışların... nefes alışların geliyor aklıma, susuyorum. içimde büyüttüğümü seni, kimseye anlatamıyorum.
yağmurlar yağıyor, şimşekler çakıyor, ben 'sen' diyorum, sen... nasıl da sevmezdin yağmuru.
yutkunuyorum.
muhabbetin gülüşlerime konuk oluyor. uyuyamıyorum, seni beklediğim sabahlar geliyor aklıma, önce çayımdan bir yudum alıyorum, içim yanıyor.
kalbimde düğümlenmiş bir şeyler var.
sen her yazdığında çoğalıyorum, sana karışıyorum.
bi sahil kenarında, hiç bilmediğim bi bankta uyuya kalıyorum. sen bilmiyorsun.
sen hep 'unutursun' diyorsun, benden şansımı esirgiyorsun.
verdiğin güven geldikçe aklıma, güvensizleşiyorum. üzerini toprakla örtmek istiyorum. ama bi dalga geliyor ve sen yine temizleniyorsun.
bir terminalde sorgusuzca, inanmışlıkla, gelişini bekliyorum, elimde bir duman...
sen gelmiyorsun...
sesin yok, aklımda bir silüetin dahi yok.
yok olmaya başlıyorsun, çıldırıyorum. aklım yerinden çıkıcakmış gibi oluyor...
bir film sahnesi geliyor aklıma,
adam gidicekken, kadın ağlamaya başlıyor. güçlü kollarıyla sarılıyor adam, destek olmaya çalışıyor. gecenin bir vakti güneş gözlükleri gözlerinde. arkalarında araba patlıyor ve onlar o anlarının pozunu veriyorlar...
sonrasında ne olduğunu hala bilmiyorum... kusura bakmayın.
gece bitmeye başlıyor. -sanki on gündür zaman durmuş ve hep onlaymışım hissi hala bırakmıyor yakamı.- sen hazırlık yapıyorsun. biliyorum, sözde kırılmamam amacı, üzülmemem. "hayatım" diyorsun, sen diyorsun ve ben yok oluyorum. sen yazıyorsun ama ben okuyamıyorum. yüreğim dağlanıyor.sevdiğim demek istiyorum sana. seninle kilometrelerce konuşmak istiyorum. gitme, benimle kal istiyorum.
ama tabi, her güzel şeyin sonlandığı gibi acı o koca kıçını koyuyor göğsüme. ve gitmiyor.
şimdilerde ne yapsam gitmicek biliyorum.
unutursun diyorlar ama unutur muyum bilmiyorum. bu yoğun duyguyu nasıl atabilirim bedenimden bilmiyorum.
göz yaşlarım tükeniyor.
ne kadar "gitme, kal" desem nafile.
avunuyorum.
yırtılmış yalnızlığımı dikmeye çalışıyorum tekrardan. bir nevi değişim evrem geçiriyorum. ama inanın şu saniye gelse diktiğim yerden yırtarım örtüleri. bırakıyım kirlensin masalar bardak izleriyle.
narlar soyuyorum.
narlar bana içimdeki seni anlatıyor.  çünkü sen geçmeyen nar lekesi gibisin sevdiğim. çok koyu, yoğun bi leke...
ama neyse, nasılsa geliyor baharlar, elbet çıkarız düzlüklere.
selam olsun koca yürekli adam.

küçükken masallardaki sevgilerle avunurdum, büyüdükçe hikayelere dönüştü... sonra romanlar geldi, derken sen çıka geldin. seninle inandığım her şeyin yalan olduğunu öğrendim.
elimden gelse, mesafelerin hepsini yıkıp bütün yolları sana çıkartıcam ama sen hiçbir türlü izin vermiyorsun.
yolları tıkadın.
şimdi bütün sokaklar çıkmaz.
şimdilerde uyuyorum,uyanıyorum ama senin yokluğunda her şey aynı. kendi kendime çoğalıyorum işte.
Her neyse, canım...
senin hep demiş olduğun gibi "öpüyorum, en güzel yerinden."