13 Aralık 2013 Cuma

çok fazla istedim, çok...
gelsin, yanımda olsun, yalnızlığıma ortak olsun, beraber susabilelim ama çocuk parklarında kaydıraktan da kayabilelim istedim. yalnızlığıma ortak olmak dışında her şey vardı. bana karşı, sevgime karşı müthiş bir saygısı olmasına rağmen, beni kırmaktan hiç çekinmezdi.
karşıdan karşıya geçerken beni kollar, otobüse binmeden önce sarılır, kulaklığımı paylaşır ama beni sevmezdi. en azından benim gözümle sevemezdi.öyle ki, bana selam vermediği zamanlarda gizlice bir köşeye siner ağlardım...
haftalar ayları kovalerken görüşmelerimiz haftada bire düştü, buluşabilme nedenlerimiz kainat tarafından kısıtlandı. vazgeçmedim. ondan vazgeçemedim.
sonra yine kainat tarafından şehirlerimiz ayrıldı. hayatlarımız arasına uçaklar girdi. farklı çatıların altındaydık artık. tanıştığımız, onuştğumuz insanlar farklılaştı. her sabah müzik dinleyerek yemek yediğim insan artık sadece resmi tatillerde görebileceğim birine dönüştü.
o gidince bir baca temizliği yaptım. saplatılarımdan kurtulmak istedim belki de.
bunu söylemek zor bir şey belki ama ben onu sevmeyi bıraktım. unuttum.
zamanın getirdiği şeyler farklılaşmaya başladı.farklı şeylere üzüldüm, farklı kişilere karşı kırılgan olmaya başladım.
umudum tamamen söndü derken,
bir merdiven altında adam, sevdiğini söyledi. refleks vari "bende" dedim.
neden dediğimi bilmiyorum.
üzgünüm ama bilmiyorum.
her neyse
demek istediğim eğer tükenmiş bir umudunuz ya da inancınız varsa, tükenen şeyler gerçekleşmeye başlıyor
ama bu sefer de siz istemiyorsunuz.
zaten ne zaman istediklerimiz vakit varken oldu ki.
iyi geceler dostlarım.
zamana bırakın

23 Ekim 2013 Çarşamba

çıkartıp bir bir astım yarım kalmış sevdaları askılara.
şimdi öylece, o kapalı dolapta duruyor.
arada unutuyorum giymeyi
tabi her şeyin bir sonu var

18 Ekim 2013 Cuma

nar lekesi

bu gece bir nar lekesi gibi yüreğime işleyen o koca adamdan bahsetmek istiyorum. istiyorum çükü içimde patlamaya hazır volkan var.
gecenin ortasında alıştığım o koca yalnızlığı darmadağın eden adam, neden geldin, nerden çıktın, inan bilmiyorum. adının harflerini duyunca yüreğim hopluyor. doluyorum. ırmaklar nehirler biriktiriyorum içimde. sen oluyorum ve tutuyorum ellerimden.
burnumda ttütüyor nefesin. sonra nefes alışların... nefes alışların geliyor aklıma, susuyorum. içimde büyüttüğümü seni, kimseye anlatamıyorum.
yağmurlar yağıyor, şimşekler çakıyor, ben 'sen' diyorum, sen... nasıl da sevmezdin yağmuru.
yutkunuyorum.
muhabbetin gülüşlerime konuk oluyor. uyuyamıyorum, seni beklediğim sabahlar geliyor aklıma, önce çayımdan bir yudum alıyorum, içim yanıyor.
kalbimde düğümlenmiş bir şeyler var.
sen her yazdığında çoğalıyorum, sana karışıyorum.
bi sahil kenarında, hiç bilmediğim bi bankta uyuya kalıyorum. sen bilmiyorsun.
sen hep 'unutursun' diyorsun, benden şansımı esirgiyorsun.
verdiğin güven geldikçe aklıma, güvensizleşiyorum. üzerini toprakla örtmek istiyorum. ama bi dalga geliyor ve sen yine temizleniyorsun.
bir terminalde sorgusuzca, inanmışlıkla, gelişini bekliyorum, elimde bir duman...
sen gelmiyorsun...
sesin yok, aklımda bir silüetin dahi yok.
yok olmaya başlıyorsun, çıldırıyorum. aklım yerinden çıkıcakmış gibi oluyor...
bir film sahnesi geliyor aklıma,
adam gidicekken, kadın ağlamaya başlıyor. güçlü kollarıyla sarılıyor adam, destek olmaya çalışıyor. gecenin bir vakti güneş gözlükleri gözlerinde. arkalarında araba patlıyor ve onlar o anlarının pozunu veriyorlar...
sonrasında ne olduğunu hala bilmiyorum... kusura bakmayın.
gece bitmeye başlıyor. -sanki on gündür zaman durmuş ve hep onlaymışım hissi hala bırakmıyor yakamı.- sen hazırlık yapıyorsun. biliyorum, sözde kırılmamam amacı, üzülmemem. "hayatım" diyorsun, sen diyorsun ve ben yok oluyorum. sen yazıyorsun ama ben okuyamıyorum. yüreğim dağlanıyor.sevdiğim demek istiyorum sana. seninle kilometrelerce konuşmak istiyorum. gitme, benimle kal istiyorum.
ama tabi, her güzel şeyin sonlandığı gibi acı o koca kıçını koyuyor göğsüme. ve gitmiyor.
şimdilerde ne yapsam gitmicek biliyorum.
unutursun diyorlar ama unutur muyum bilmiyorum. bu yoğun duyguyu nasıl atabilirim bedenimden bilmiyorum.
göz yaşlarım tükeniyor.
ne kadar "gitme, kal" desem nafile.
avunuyorum.
yırtılmış yalnızlığımı dikmeye çalışıyorum tekrardan. bir nevi değişim evrem geçiriyorum. ama inanın şu saniye gelse diktiğim yerden yırtarım örtüleri. bırakıyım kirlensin masalar bardak izleriyle.
narlar soyuyorum.
narlar bana içimdeki seni anlatıyor.  çünkü sen geçmeyen nar lekesi gibisin sevdiğim. çok koyu, yoğun bi leke...
ama neyse, nasılsa geliyor baharlar, elbet çıkarız düzlüklere.
selam olsun koca yürekli adam.

küçükken masallardaki sevgilerle avunurdum, büyüdükçe hikayelere dönüştü... sonra romanlar geldi, derken sen çıka geldin. seninle inandığım her şeyin yalan olduğunu öğrendim.
elimden gelse, mesafelerin hepsini yıkıp bütün yolları sana çıkartıcam ama sen hiçbir türlü izin vermiyorsun.
yolları tıkadın.
şimdi bütün sokaklar çıkmaz.
şimdilerde uyuyorum,uyanıyorum ama senin yokluğunda her şey aynı. kendi kendime çoğalıyorum işte.
Her neyse, canım...
senin hep demiş olduğun gibi "öpüyorum, en güzel yerinden."

14 Ekim 2013 Pazartesi

bu şehirden neden nefret ettiğimi unuttukça yüzüme vuruyorsunuz. sanırım zevk alıyorsunuz.
usandım yarım kalmış sevdalardan, bitmeyen kilometrelerden, engellerden.
yoruldum deşilmiş yüreklerden.
bıktım verdiğiniz güvenlerden.
şimdi özlüyorum
delice özlüyorum
hiç görülmemiş yüzünü, yüzündeki hüznü, bilemediğim gamzeni...

6 Ekim 2013 Pazar

sanırım bi insan beni çok iyi tanıdığında ondan uzaklaşma gibi bi huyum var. neden bilmiyorum ama genelde böyle.
o yüzden sanırım çok fazla samimiyet bende ayrılığı getirir.
fonda sezen hanım çalarken hüzünsüz yazmak saçma herhalde.
bugün yine yorgun düşmüşüm sevdalardan. 
uzun zaman geçmiş mesafelerin ardından sövmeyeli. unutmuşum nasıl olduğunu işte. 

hayallerimin enkazında yaralı şekilde kaldığımda sesimi kimsenin duymadığını bildiğimden, korkuyorum. affeyleyiverin.

24 Eylül 2013 Salı

gidemediğim ankara sokaklarının gece yarısı kıç donduran soğuğunda yazayım isterdim satırlarımı.fakat mümkün olamıyor pek.
ne yazık ki böyle zamanlarda hep yazmak isterim. içim çıksın isterim dışıma, beceremesem de.
belki belki bir mabel matiz şarkısından ya da bir neşet ertaş türküsünden etkilenip oturdum buraya. -kitap da olabilir.- hatırlamıyorum. ama hüznüme yenik düşmüş olmalıyım.
bu gece uzakta olan dostuma hitap etmek isterim.
öncelikle, seni çok özledim. gülüşlerininin kulağıma yankısını özledim. anne sıcaklığını özledim.
her neredeysen, bilmiyorum, çık gel artık. bu ayrılık fazla uzun.
bana hep kızardın, duygusal sulu gözlü bir balığım diye. sen yoksun ya şimdi, içimde şelaler var, çağlayan.
özledim.
kim bilir hangi evin penceresinde tütüyor dumanın. acaba ağlıyor musun yine.
benim uyuduğumu sanır içindeki yağmuru boşaltırdın geceleri. duyardım seni.
seni çok özledim.
buralarda gülümsemeler birkiyor arkadaş, çıkmıyor şu dudaklardan.
diyeceğim o ki, özledim.

5 Eylül 2013 Perşembe

soruyorum sana, bir sürü tanışmanızı anlattığın cümleler kurdun, hayal ettin eyvallah da tanışamadın be kardeş, onu napıcaz?
huh, uzun soluklu bir cümle ardından upuzun paragraflar yazmayı isterdim esasen. tasarladığım o tanışma gününden bahsetmek isterdim mesela. yada onu gördüğüm ateşbaşlarından. yanan ateşlerden. kavuran gün sıcağının 2 saat içinde sağanak yağışa bıraktığı hava durumlarından...
böyle şeyleri arkada hüzün rüzgarları esiyorken duygu senfonisin arasında kaybolup, yapmayayım. beceremem.
iyi geceler.